MÜVEKİL İLE GÖRÜŞME ESNASINDA ALINAN NOTLAR:
Müvekkil A kendisi ile yapmış olduğumuz görüşmede 2017 yılında davalı K üniversitesi ile arasındaki iş akdini, davalı idarenin “ya istifa edin ya da diğer hekimler gibi sizi de fetö ile bağlantınızdan dolayı KHK ile ihraç edeceğiz” şeklinde baskı ve gözdağı nedeniyle gerçekte sonlandırmak istemese de sonlandırmak durumunda kaldığını ifade etmiştir. Müvekkil A 2017 yılında bir başka avukat ile anlaşarak İstanbul İş Mahkemelerinde işe iade istemli bir dava açtığını ancak açılan davanın İstanbul xx. İş Mahkemesince reddedildiğini, İstinaf başvurusunun da esastan reddedildiğini ifade etmiştir. Müvekkil A Temyiz başvurusunun görevsizlik sebebiyle 2019 yılında usulden reddedildiğini ancak haklı davasında hukuki yollarla mücadelesini sürdürmek ve işçilik hak ve alacaklarını elde etmek istediğini ifade etmiştir.
İŞİN MÜLAHAZASI:
Bilindiği üzere dava şartı yokluğu neticesinde mahkemelerin verdiği davanın usulden reddi kararı sadece ilgili dava şartının noksanlığı hakkında kesin hüküm oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki ; Davacı, ilgili dava şartı noksanlığını sonradan tamamlayarak tekrardan aynı hak uğrunda dava açabilecek ve davalı da kesin hüküm itirazında bulunamayacaktır.
Müvekkil A hakkında işe iade istemli olarak 2017 yılında açılan davada Yargıtay davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar vermiştir. İş bu karar yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere uyuşmazlığın esası noktasında kesin hüküm teşkil etmediğinden davalı idareye karşı hukuk mücadelesi devam ettirilebilecektir. Ancak müvekkil A iş akdinin sonlandığı tarih üzerinden 3 yıl geçtikten sonra ofisimize gelmiş olduğundan ve yine Yargıtay tarafından verilen usulden red kararından itibaren görevli idari yargı organına başvurmak için İYUK md. 9 /1 uyarınca tesis edilen 30 günlük süre kaçırılmış olması dolayısıyla, dava açma süresini canlandırabilmek amacıyla İYUK md. 10 uyarınca müvekkilin işçilik hak ve alacaklarının tazmini kapsamlı başvuruda bulunduk. İYUK md. 10 uyarınca davalı idareye bir idari işlem veya eylem tesis etmesi için her zaman başvuru yapabilme imkanı tanınmıştır. Bilindiği üzere idare hukukunun bir içtihat hukuku olması nedeniyle dava açma süresine ilişkin bazı hususlar Danıştay içtihatlarıyla gelişmektedir. Anayasamızın 125.maddesi uyarınca : “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır….”. Nitekim hukuk devleti olabilmenin en önemli göstergelerinden biri de kamu gücü ve ayrıcalıklarını haiz idarenin eylem/ işlemlerinin denetlenebilmesi ve böylece keyfi tutumların azami şekilde önlenmesidir. Tüm bu sebeplerle kanun koyucu İYUK md. 10 uyarınca idareye yapılan başvuruları bir süre koşuluna bağlamamıştır. Danıştay da çeşitli gerekçelerle bazı hallerde kişilerin idareye yeni müracaat ile dava açma süresinin yeniden canlanacağına ilişkin kararlar vermiş; müracaat ile sürelerin canlanmasına ilişkin içtihatlar geliştirmiştir.( Daha ayrıntılı bilgi için bkz. : Cemil Kaya, “İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU’NUN 10. MADDESİ UYARINCA İDAREYE YAPILAN HER YENİ MÜRACAATIN DAVA AÇMA SÜRESİNİ CANLANDIRMASI “, İÜHFM, C. LXVIII, S.1-2, s. 61 – 76, 2010)
Davalı İdare K Üniversitesi ‘nin kamu gücünü kullanarak baskı ve gözdağı ile müvekkilimize istifa dilekçesi imzalatmış olması dolayısıyla öncesinde İYUK md. 10 uyarınca müvekkilin işçilik hak ve alacaklarının tazminini talep ettik. Başvurumuz K üniversitesi tarafından kesin cevapla reddedildi. Başvurumuzun reddi üzerine ve işçilik hak ve alacaklarının müvekkilimize verilmemiş olması dolayısıyla müvekkilin zarara uğramış olması gerekçeleri ile idare mahkemesinde tam yargı davası ikame ettik. İş bu davamıza ilişkin dava dilekçemiz ve davalı idarenin ilk savunma dilekçesine karşı yazmış olduğumuz cevap dilekçemiz aşağıda mevcuttur.
Cevap dilekçemiz için; Kategoriler/ İdare Hukuku/ İşçilik Alacakları İstemli Tam Yargı Davasının Cevap Dilekçesi seçeneğine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
İSTANBUL (…) İDARE MAHKEMESİ’NE
(DURUŞMA TALEPLİDİR.)
DAVACI :A ( TCKN: xxxxxxxxxxx)
VEKİLİ: Av. Ahmet ADIGÜZEL (İst. Baro Sicil No: 63889)
Gürsel Mah. Özoğul Cad. No: 10 / B Kağıthane / İSTANBUL
DAVALI: K Üniversitesi
KONU: Davalı idare ile arasındaki iş akdinin sona ermesi sonrasında müvekkilimizin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ayrımcılık tazminatı alacaklarının ödenmemiş olması dolayısıyla uğramış olduğu maddi zararın tazmini talebimiz hakkındadır.
HARCA ESAS DEĞER: 84.360,79 TL
AÇIKLAMALAR
Müvekkil davacı, xx/xx/2012 – xx/xx/2017 tarihleri arasında görevini eksiksiz ve gereği gibi yerine getirerek davalı idare nezdinde …… Ana Bilim Dalı’nda akademisyen ve klinisyen ( Uzman Doktor) olarak çalışmıştır. Müvekkilimiz davalı nezdinde çalıştığı süre boyunca dekanlık tarafından …… Koordinatörü olarak atanmıştır. Son brüt ücreti 13.331,40 TL olan müvekkilimin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ayrımcılık tazminatı alacakları ödenmemiştir. Müvekkil, davalı idare ile olan iş akdinin sona erdirilmesinden sonra xx/xx/2017 tarihinde işe iade talebiyle İstanbul İş mahkemelerinde dava açmıştır. İstanbul xx. İş Mahkemesi iş bu davayı 2017/xx E. 2017/xx K. sayılı kararla esastan reddetmiştir. Bu karar istinaf edilmiştir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi xx. Hukuk Dairesi 2018/xx K. Sayılı karar ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İstinaf mahkemesinin vermiş olduğu karar temyiz edilmiştir. Yargıtay xx. Hukuk Dairesi ‘nin 2018/ xx E. 2019/ xx K. Sayılı xx/xx/2019 tarihli kararı ile görevli yargı mercinin idari yargı organları olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar vermiştir. (İlgili Yargıtay Kararı ekte mevcuttur.)
Aşağıda da ayrıntılı şekilde açıklanacağı üzere baskı ve gözdağı ile istifaya zorlanan müvekkilin, işçilik alacaklarının hiçbirini almadan işten ayrılmak mecburiyetinde bırakılması sonucunda uğramış olduğu zararın tazmini amacıyla 18/09/2020 tarihinde iş bu işçilik alacaklarının ödenmesi için davalı idareye başvurulmuştur. Ancak başvurumuz davalı idarece taleplerimizin uygun görülmediğine ilişkin tek cümlelik bir cevap evrakı (evrakın düzenlenme tarihi 30/09/2020 ) ile reddedilmiştir. Davalı idarenin cevabı tarafımıza 05/10/2020 tarihinde posta yolu ile ulaşmıştır. Bu nedenle müvekkilimizin hak etmiş olduğu işçilik alacaklarının ödenmemesi sebebiyle uğramış olduğu zararın tazmini için mahkemeniz huzurunda dava açmak gereği hasıl olmuştur.
A. USULE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ
1.İŞ BU DAVANIN GÖRÜLMESİNDE İDARİ YARGI ORGANLARI GÖREVLİDİR.
Müvekkilimiz xx/xx/2012 – xx/xx/2017 tarihleri arasında davalı idare K Üniversitesi nezdinde …. Ana Bilim Dalı’nda akademisyen ve klinisyen ( Uzman Doktor) olarak çalışmıştır. Gerek 657 sayılı kanunun 4.maddesi, gerekse Danıştay’ ın müstakar içtihatlarına bakıldığında görüleceği üzere müvekkilimiz ile davalı idare arasındaki iş akdi “kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi” niteliğindedir.
Danıştay 8. Dairesi 2002/5557 E. 2003/561 K. Sayılı dosyada, vakıf üniversitesi çalışanı akademisyenin iş sözleşmesinin feshinin iptali talebiyle açılan davada verilen görevsizlik kararının temyiz incelemesinde, davalı vakıf üniversitesinin kamu gücüne sahip ve kamu hizmeti gören kamu tüzel kişisi olduğunu , çalışanların kamu personeli sayılacağını belirterek “davalı vakıf üniversitesinin kamu hizmeti görmek amacıyla, davacı öğretim üyesi ile aralarında yaptığı sözleşme kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir.” hükmüne varmıştır.
Yine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2010/5 E. Sayılı ve 12/03/2010 tarihli kararı uyarınca devlet ve vakıf üniversitelerindeki akademik personel mesleki güvenceleri yönünden idare hukukuna tabidir. Bu bağlamda devlet üniversitesindeki akademik personelin mesleki güvenceleri ile vakıf üniversitesindeki akademik personelin mesleki güvenceleri arasında ayrım yapılması ve vakıf üniversitesi bünyesinde çalışan akademik personelin özel hukuk hükümlerine tabi olması da Anayasa’ya aykırılık teşkil edecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, müvekkilimiz ile davalı idare arasındaki kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesine davalı idare tarafından riayet edilmemesi nedeniyle müvekkilimizin uğramış olduğu zararın tazmini ve işçilik alacaklarının tahsili talebiyle ikame etmiş olduğumuz davada, görevli yargı mercileri idare mahkemeleridir. Nitekim yukarıda da bahsedildiği üzere müvekkil tarafından İstanbul xx İş Mahkemesi’nde işe iade talebiyle açılan davanın esastan reddi sonucunda bu hüküm müvekkil tarafından istinaf ve temyiz edilmiş; Yargıtay xx. Hukuk Dairesi ‘nin 2018/ xx E. 2019/ xx K. Sayılı xx/xx/2019 tarihli kararı ile görevli yargı mercinin idari yargı organları olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu sebeple ikame etmiş olduğumuz davanın görülmesinde idare mahkemelerinin GÖREVLİ olduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
2.İŞ BU DAVA İYUK MD. 10/2 UYARINCA SÜRESİNDE AÇILMIŞTIR.
Esasa ilişkin açıklamalarımızda ayrıntılı şekilde beyan edileceği üzere; davalı idarece müvekkilimiz baskı ve gözdağı ile istifaya zorlanmış, işçilik hak ve alacaklarının hiçbiri ödenmemiştir. Müvekkilimiz bu sebeple maddi zarara uğramıştır. Müvekkilimizin hak etmiş olduğu işçilik alacaklarının kendisine ödenmemesi aynı zamanda mülkiyet hakkına bir müdahale niteliğinde olup, bu zararın hâlâ giderilmemesi işlemin süre gelen etkisinin de devam etmesine yol açmaktadır. Bu zararın tazmini ve müvekkilimizin işçilik alacaklarının tahsili talebiyle 18/09/2020 tarihinde davalı idareye İYUK md. 10 uyarınca başvuruda bulunduk.( İYUK md. 10 uyarınca başvuru evrakı ekte mevcuttur.) İş bu başvurumuza 30/09/2020 tarihli ve tarafımıza 05/10/2020 tarihinde posta yolu ile tebliğ edilen cevap evrakı ile davalı idarece AÇIK BİR ŞEKİLDE cevap verilmiş ve taleplerimizin uygun görülmediği belirtilmiştir.( Davalı idare tarafından gönderilen cevap evrakı ve ptt gönderi sorgu sonucu dilekçemizin ekinde mevcuttur.) Davalı idarenin cevabı üzerine İYUK md. 10/2 uyarıca belirlenen dava açma süresi içinde iş bu davayı ikame etmiş bulunmaktayız.
B. ESASA İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ :
1.DAVALI İDARE KAMU GÜCÜNÜ KULLANMAK SURETİYLE, BASKI VE GÖZDAĞI İLE MÜVEKKİLİMİZİ İSTİFA ETMEYE ZORLAMIŞ, BU NEDENLE MÜVEKKİLİMİZİN HİZMET AKDİNİ SONA ERDİRMESİNE SEBEBİYET VERMİŞTİR.
Davalı idarece müvekkilimizin işçilik alacaklarının ödenmemesinin sebebi, müvekkilimizin davalı idare nezdindeki tüm görevlerinden istifa etmiş olmasıdır. Ancak gerçekte müvekkilimiz davalı idarece istifa dilekçesi vermeye zorlanmıştır.
Müvekkilimiz xx Mxx 2017 tarihinde üniversite yönetimi tarafından aniden idari bölüme çağrılmış, diş hekimliği fakültesi dekanının ve kurum avukatının bulunduğu, kapısında ise güvenlik görevlilerinin beklediği bir odada, kendisine baskı ve gözdağı ile istifa dilekçesi imzalatılmıştır. Gerçekte istifa etmeyen ancak davalı idarece istifa ettirilen müvekkilimize, “ya istifa edin ya da diğer hekimler gibi sizi de fetö ile bağlantınızdan dolayı KHK ile ihraç edeceğiz” şeklinde tehditlerde bulunulmuştur. Müvekkilimin fetö ile hiçbir bağlantısı olmayıp hakkında bu sebeple başlatılan herhangi bir ceza soruşturması yahut kovuşturması bulunmamaktadır. Müvekkilim iddia edildiği üzere fetö ile bağlantısının nereden kaynaklandığına ilişkin davalı idare yönetimine soru yöneltmişse de davalı idare bu soruları cevapsız bırakmıştır. Davalı idarenin baskı ve gözdağı ile müvekkilden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve bunun üzerine müvekkilimizin istifa dilekçesi vermesi dolayısıyla ortada gerçek bir istifa iradesinden söz edilemeyecektir. ( Bu husus müvekkil hakkında açılan ancak yargıtay tarafından davanın görevsiz yargı merciinde açılmış olması gerekçesiyle usulden reddedilen İstanbul xx. İş Mahkemesi 2017/xx E. Sayılı dosyada dinlenen yeminli tanık beyanları ile doğrulanacaktır. Yine müvekkil ile aynı tehdide maruz kalan Dr. D hakkında Bölge Adliye Mahkemesi xx Hukuk dairesi tarafından verilen kararda da davalı idarece nezdinde çalıştırılan doktorların istifaya zorlandığına ilişkin yeminli tanık beyanları ile de doğrulanacaktır. Tanık beyanları dava dilekçemizin ekinde mevcuttur. ) Bu gibi durumlarda yapılan fesihlerde, feshin idarece gerçekleştirildiği kabul edilmektedir. Nitekim aynı tarihte müvekkil ile birlikte 10’dan fazla hekimin iş akdi de istifa ile sona erdirilmiştir.
Mahkemenizce de bilindiği üzere idare durup dururken işlem yapmaz, belli bir saikle işlem yapar. İdarenin tüm işlemleri idari faaliyetlerin nihai amacı olan kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik bir sebebe dayanmalıdır. İdari işlemin sebebi olan maddi olay veya hukuki dayanak gerçekte var olmalıdır. İdare yaptığı her idari işlemin sebebini açık bir şekilde bildirmeli ve açıklamalıdır. Sebebin yokluğu halinde tesis edilen idari işlem hukuka aykırılık teşkil eder. Haliyle idare dayandığı sebebin gerçek ve hukuki dayanağa sahip olduğunu ispatla mükelleftir. Bu nedenle davalı idarenin de İYUK md. 20 uyarınca müvekkilimizin hak etmiş olduğu işçilik alacaklarını niçin kendisine ödemediğine ilişkin hukuka uygun gerekçeler sunması gerekmektedir.
Bununla birlikte davalı idarenin müvekkili işten çıkarmak için herhangi bir geçerli veya haklı nedeni de bulunmamaktadır. Müvekkilimiz davalı işveren üniversite nezdinde çalıştığı süre boyunca diş hekimliği görevini gereği gibi ve eksiksiz şekilde yerine getirmiştir. Müvekkil 4 yıl 4 aylık çalışma süresinde davalı işveren ile yahut hastaları ile hiç bir problem yaşamamıştır. ( Müvekkile davalı idare tarafından verilen başarı belgelerinden bir tanesi dilekçemizin ekinde mevcuttur.) ……. olmaya hazırlanan ve Eylül 2017 tarihinde sınava girecek olan müvekkilimizin yolunda yürümekte olan akademik kariyerini kesintiye uğratma pahasına ve hiçbir gerekçe belirtmeksizin işten ayrılması ve tüm işçilik hak ve alacaklarını aldığına ilişkin belgeler imzalaması olağan yaşama ve çalışma yaşamına aykırılık oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere davalı idarenin müvekkili işten çıkarmak için hukuki hiçbir dayanağı yoktur. Dolayısıyla müvekkil istifa ile iş sözleşmesini sonlandırmış gibi görünse de gerçekte davalı işveren haklı ve geçerli bir sebep olmaksızın müvekkilimizin iş sözleşmesini feshetmiştir. Kamu gücünü elinde bulunduran davalı idarenin müvekkilimiz ile arasındaki kamu hukukuna tabi hizmet akdini keyfi olarak ve haksız şekilde feshetmiş olması dolayısıyla işçilik alacakları kendisine ödenmeyen müvekkilim maddi zarara uğramıştır.
2.MÜVEKKİLİMİZ DAVALI İDARENİN KUSURLU DAVRANIŞLARI YÜZÜNDEN İŞÇİLİK ALACAKLARINI ALAMAMIŞ VE BU SEBEPLE MADDİ ZARARA UĞRAMIŞTIR.
i) Davalı İdarenin Hizmet Kusuru Bulunmaktadır.
İdarenin işlem ve eylemlerinden dolayı kusurlu sorumluluk ilkelerine göre tazminat ödemekle yükümlü kabul edilebilmesi için, eylem ve işlem sebebiyle bir zararın doğmuş olması, bu eylem ve işlemde idarenin kusurlu bulunması, bir başka deyişle o eylem ve işlemin açıkça kanunlara aykırı olması gereklidir. ( Danıştay 9. Dairesi, 1982/366 E. 1982/4438 K. , 20/10/1982 )
Müvekkilimizin maruz kaldığı baskılar sonucunda istifa etmesine sebebiyet vermiş olması ve müvekkilimizin işçilik hak ve alacaklarını keyfi şekilde kendisine ödememiş olması dolayısıyla , hizmetin hiç işlememesi sebebiyle, davalı idarenin hizmet kusuru bulunmaktadır.
ii) Davalı idare tarafından haksız ve keyfi şekilde işçilik alacakları ödenmeyen müvekkilimiz maddi zarara uğramıştır.
Yargıtay kararları kapsamında, işverenin işçiye istifa dilekçesi vermesi için baskı uygulaması, yani işçinin iradesini fesada uğratması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine gerçek anlamda istifa olarak değer verilmediği görülmektedir. İşçinin iradesinin böyle fesada uğratıldığı hallerde işçinin el yazısı ile istifa dilekçesi vermesine rağmen ortada gerçek bir istifa iradesi bulunmadığı, dolayısıyla feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmektedir. ( Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K. )
Müvekkilimiz ile kamu gücü ayrıcalıklarını haiz davalı idare arasındaki sözleşme her ne kadara kamu hukukuna tabi idari hizmet sözleşmesi niteliğinde olsa da- yukarıdaki Yargıtay içtihadı kıyasen yorumlandığında- sözleşmenin sona erdirilmesi noktasında, davalı idare müvekkilimizi baskı ve gözdağı ile istifaya zorlanmış olduğundan dolayı, bu sözleşmenin davalı idarece hukuka uygun bir sebep olmaksızın sona erdirildiği kabul edilmelidir.
iii) Müvekkilimizin Davalı İşveren Nezdinde Çalışma Şartları ve İşçilik Alacaklarına İlişkin Açıklamalarımız:
Müvekkil, davalı işveren nezdinde xx/xx/2012 tarihinden, iş akdini davalı idarece istifaya zorlandığı xx/xx/2017 tarihine kadar ( 4 yıl 4 ay ) aralıksız ve görevini gereği gibi eksiksiz yerine getirerek çalışmıştır. Müvekkilimiz davalı nezdinde çalıştığı süre boyunca dekanlık tarafından Erasmus Koordinatörü olarak atanmıştır. Müvekkil, davalı idare nezdinde ….. Ana Bilim Dalı’nda akademisyen ve klinisyen (uzman doktor) olarak çalışmıştır. Müvekkilin mesai saatleri 08.00- 17.30 ‘dur. İşten ayrıldığı sıradaki son brüt ücreti aylık 13.331,40 TL’dir. Müvekkilimizin kıdem tazminatı alacağı, ihbar tazminatı alacağı ve ayrımcılık tazminatı alacağı davalı idarece haksız şekilde ödenmemiş olduğundan müvekkilimizin maddi zararı mevcuttur.
Yukarıda da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere müvekkilimizin iş akdi haksız ve keyfi şekilde davalı idarece feshedilmiş olduğundan dolayı, müvekkilimiz kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanmıştır.
Tüm bunlarla birlikte davalı idare tarafından ayrımcılığa maruz bırakıldığından dolayı 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 5.maddesi uyarınca müvekkilimiz lehine ayrımcılık tazminatı ödenmesi gerekmektedir. İlgili maddeye göre :
“Madde 5 (1) İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz…..
6)İş ilişkisinde veya sona ermesinde yukarıdaki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir…”
İş Kanunu uyarınca düzenlenen eşit davranma borcu, işverenin, haklı nedenler bulunmaksızın işçileri arasında farklı davranmaması, haksız ayrımda bulunmaması, keyfi davranışlardan kaçınması; haklı nedenler varsa ayırımda bulunması, farklı davranmaması gibi yükümlülükleri ifade eder. Davalı idare, Anayasa ‘nın 10. maddesi ,İş Kanunu ‘nun 5. maddesi ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca güvence altına alınan işçilerine eşit davranma yükümlülüğünü ihlal etmiştir.
Davalı idare belli bir siyasi duruşu ve tarafı olan bir kurum niteliğindedir. Davalı idarece müvekkilimizin iş ilişkisinin sona erdirilmesinde ve müvekkilimize baskı ve gözdağı ile istifa dilekçesi imzalatılmasında müvekkilimizin (ve beraberinde aynı gün istifa dilekçesi imzalatılarak işten çıkarılan 10 hekimin ) siyasi olarak davalı kurumdan farklı bir görüşte olması bahane edilmiştir.
xx/xx/2017 günü müvekkilimiz idari bölüm tarafından çağrılmış diş hekimliği fakültesi dekanının ve kurum avukatının bulunduğu, kapısında ise güvenlik görevlilerinin beklediği bir odada, kendisine baskı ve gözdağı ile istifa dilekçesi imzalatılmıştır. Müvekkilimiz her ne kadar istifa evrakını imzalamak istemese de davalı idare tarafından açıkça “ya istifa edin ya da diğer hekimler gibi sizi de fetö ile bağlantınızdan dolayı KHK ile ihraç edeceğiz” şeklinde tehdit ve baskılara maruz kalması dolayısıyla istifa dilekçesini imzalamak mecburiyetinde kalmıştır. Gerçekte müvekkilimiz Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, Cumhuriyetçi olarak nitelendirilebilecek bir siyasi görüşe sahiptir. Müvekkilin hayatı boyunca ne fetö ne de başkaca terör örgütleriyle uzaktan yakından herhangi bir bağı olmamıştır. Davalı idare müvekkil hakkında fetö ile bağlantısı olduğu iddiasında bulunsa da; müvekkilin bu bilginin nereden elde edildiğine ilişkin sorusuna cevap verememiştir. Davalı idare gerçekte fetöyü bahane ederek kendisinden farklı bir siyasi görüşe ve hayat görüşüne sahip olan müvekkilimizi ayrımcılığa maruz bırakmak suretiyle müvekkilimize baskı ve göz dağı ile istifa dilekçesi imzalatmıştır.
BİL’FARZ davalı idarece müvekkilimizin fetö ile bir bağlantısı olduğu saptandığı düşünüldüğünde; böyle bir tabloda müvekkilimizin davalı kurumla ilişiğinin kesilmesinde davalı açısından haklı bir sebebin varlığı gündeme gelecektir. Bu ihtimalde davalı idareye sorulması gereken soru ise şudur: Davalı niçin fetö ile iltisakını tespit ettiğini işçisini KHK ile ihraç etmesi gerekirken; müvekkilimize baskı ve göz dağı ile istifa dilekçesi imzalatmaya çalışmıştır? Görüldüğü üzere müvekkilim hem Atatürkçü ve cumhuriyetçi düşünceleri hem de ailesinin asker kökenli olması sebebiyle kurum tarafından uzakta tutulmuş ve idare kendisine karşı gerçekleştirdiği bu soğuk tutumu hain 15 Temmuz darbe girişimi eline aldığı KHK İLE İHRAÇ EDEBİLME yetkisini kullanarak göz dağı vermiş, tehdit etmiş böyleye müvekkili istifaya zorlamıştır. Kaldı ki müvekkilim haricinde istifaya zorlansa da istifa etmediği için KHK İLE İHRAÇ edilmiş ve uzunca süre bu lekelenme sebebi ile iş bulamamış hekimler de olmuştur. Örneğin Dr. C bu akibete uğramış bir hekimdir. Davalı kurumca istifaya zorlansa da istifa etmemiştir. Bunun üzerine davalı idare, Dr. C ‘nin iş akdini OHAL kapsamında çıkarılan 6749 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin KHK’nın değiştirilerek kabul edilmesine dair kanuna atıf yaparak feshetmiştir. Özetle müvekkilim herhangi bir siyasi görüşünü davalı kurumda açıklayacak şekilde mesai geçirmese de, kendisinin asker ailesi kökenli olarak etiketlenmesi; ayrıca kurum içi mescidini kullanmaması ve diğer pek çok hekim gibi siyasi parti rozeti taşımamasından ötürü siyasi düşüncesi ve dünya görüşü sebebiyle farklı muameleye maruz bırakılmıştır. Davalı kurum bünyesinden bir şekilde müvekkili atmak istemiş bunu da KHK İLE İHRAÇ EDEBİLME YETKİSİNİ sopa gibi göstererek gerçekleştirmiştir.
Müvekkilimiz fetö ile bağlantısı olmamasına rağmen davalı işveren ile aynı siyasi görüşte olmadığı için ayrımcılığa maruz bırakılmış, iş sözleşmesi baskı ve göz dağı ile sona erdirilmiş ve böylelikle davalı işveren nezdinde uzun yıllar çalışmış olmasına rağmen kıdem ve ihbar tazminatları kendisine ödenmemiştir. Bu sebeple İş Yasası’nın 5.maddesi uyarınca davalı işveren tarafından müvekkilimize ayrımcılık tazminatı ödenmesi gerekmektedir. Dilekçemizin ekinde sunmuş olduğumuz bilirkişi raporu uyarınca müvekkilin ayrımcılığa maruz bırakılması sebebiyle lehine son ücretinin 4 katına kadar (44.395,72 TL) ayrımcılık tazminatına hükmedilmesi gerekmektedir
Dilekçemizin ekinde Müvekkilimizin zararının – kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ayrımcılık tazminatına ilişkin işçilik alacaklarının – ortaya konulabilmesi için hesap bilirkişisi Av. P tarafından düzenlenen bilirkişi hesap raporu sunulmuştur. İş bu bilirkişi hesap raporu uyarınca müvekkilimiz;
19.082,60 TL kıdem tazminatı alacağı
20.882,47 TL ihbar tazminatı alacağı
44.395,72 TL ayrımcılık tazminatı alacaklarının ödenmemesi dolayısıyla maddi zarara uğramıştır.
Hukuk devletinde hukuka aykırı işlem yapmak, olağan bir durum olarak kabul edilemez. Bu anlayış idareyi hukuka aykırı davranmaya özendirici bir davranıştır. Tüm bu sebeplerle müvekkilimiz ile arasındaki iş ilişkisinde hukuka aykırı ve keyfi şekilde hareket eden, baskı ve gözdağı ile müvekkilimize istifa dilekçesi imzalatan davalı idarenin, kusurlu davranışları dolayısıyla müvekkilimizin uğramış olduğu maddi zararların tazmini ve işçilik hak ve alacaklarının tahsili talebi ile iş bu tam yargı davasını açmak gereği hasıl olmuştur.
HUKUKİ SEBEPLER : İYUK , Anayasa , Anayasa 4857 Sayılı Kanun md. 5,17 ve ilgili maddeler; 1475 Sayılı Kanun; 2429 Sayılı Kanun, İstanbul 11. İş Mahkemesi iş bu davayı 2017/205 E. ; HMK ; TMK ; TBK ve ilgili sair mevzuat .
DELİLLER : 1-Müvekkile ait SGK kayıtları (SGK’dan celbi talep olunur)
2-Müvekkile ait işe giriş bildirgesi (İşverenden celbi talep olunur.)
3-Müvekkile ait sair özlük dosyası belgeleri (İşverenden celbi talep olunur)
4-Müvekkile ait işten ayrılış bildirgesi (İşverenden celbi talep olunur)
5-Müvekkile ait işten ayrılış bildirgesi (İşverenden celbi talep olunur)
6-Banka hesap dökümleri
7-Tanık beyanları (isim ve adresleri bildirilecektir) 8-Bilirkişi incelemesi
9-Emsal ücret araştırması ve İYUK ‘da yazılı sair deliller.
Karşı tarafın sunacağı delillere mukabil delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yukarıdaki liste halinde sunduğumuz delillerimizin kabulüne karar verilmesini arz ve talep ederiz.
NETİCE VE TALEP :Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile mahkemenizce re’sen gözetilecek sebeplerle,
Dilekçemizin ekinde sunmuş olduğumuz bilirkişi hesap raporu haricinde; mahkemenizce tekrar bilirkişi raporu aldırılması konusunda kanaat getirilmesi halinde İYUK md. 16/4 uyarınca fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla;
19.082,60 TL Kıdem Tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte,
20.882,47 TL İhbar alacağının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte,
Müvekkilimize davalı kurum ile aynı siyasi görüşe sahip olmamasından dolayı yapılan ayrımcılık sebebiyle 4 aya kadar ücret tutarına kadar ve 44.395,72 TL ayrımcılık tazminatına,
İş bu davanın duruşmalı olarak görülmesine,
Yargılama ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline,
Karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz.
DAVACI VEKİLİ
Av. Ahmet ADIGÜZEL